Salı

KADIN HAYATTIR

Hayatınız seçtiğiniz kadındır….
Zevkli bir kadına rastlarsanız, ZEVKİNİZ, 
Bilgili bir kadına rastlarsanız BİLGİNİZ, 
Zeki bir kadına rastlarsanız ZEKANIZ gelişir.
Hayat kat kattır. 
Babil'in Asma Bahçeleri gibi teraslar halinde yükselir ve bir terastan bir terasa sizi kadınlar götürür.
Ve bugün durduğunuz teras , 
seyrettiğiniz manzara, 
gördüğünüz hayat 
yanınızdaki kadının terası, manzarası ve hayatıdır.
Hayatınız seçtiğiniz kadındır

BİR KÜTLESİ OLMALI İNSANIN

Özündeki niceliklerin ölçütünü ayarlayabilen değer yargıları… Kendine saygısını muhafaza edecek sağlam ağlardan örülmüş kozası olmalı… Aynadaki aksine bakarken saçındaki akları değil, gözbebeklerindeki kişiliğini görebilmeli… Yarın yoktur diye bu günü yaşarken, sizsiz yarınlarda, adının başına ya da sonuna eklenecek sıfatlarla anılacağını hesap edebilmeli… Kendi zekâsına güvenmeli, ama başkalarının da aklıselim olabileceğini idrak edebilmeli.

Fütursuzca yaşarken günübirlik; kitabında olmayan normların da farkında olabilmeli. Yüzüne vurulmuyorsa kusurları, tükürülmüyorsa suratına, buna değer görülmediği için olduğunu anlayabilmeli…


Bir hacmi olmalı insanın!

Boşlukları doldurabilen, “İyi ki var” dedirten… Dostlarını seçerken ve dost seçilirken; adının onunla bir anılacağını bilmeli. Balçığın içinde debelenen dostunu temize çıkartmak için; üzerine döktüğü ak sütün/yoğurdun fayda etmeyeceğini, zamanla aynı balçığa bulanacağını düşünebilmeli.

Bir çizgisi olmalı insanın!

Dümdüz ve gideceği yeri bilen azmi olmalı bir de… Eğri yolların sapa ve engebeli olduğunu kestirebilmeli. İradesi ve direnci olmalı; doğru bildiğinden ve herkesçe kabul görmüş doğrulardan şaşmayacak. Sözüne özüne güven duyulmalı her mecliste… İki kişiye söylediği sözün tutarsızlığında “Yalancı!” damgasını hayatının sonuna kadar taşıyacağını, gözlerinde mühür olarak kalacağını bilebilmeli…

Bir yüreği olmalı insanın!

“Aşk” ile “Sevgi”yi birbirinden ayırt edebilen. Aşkını bir kişiye verirken, kucak açabilmeli sevdiklerine. İki kutsal değeri ayakaltına düşürmemeli, kıymetini bilmeli her daim… Enstantane bir maceraysa yaşanan; küçük bir dikkatsizlikte, çiviyi tutan eline bir gün çekici vuracağını unutmamalı. Canı yanan sadece parmağın sahibi olmaz mı? Mekanik oyuncak sanıp, oynamamalı insan ruhlarıyla…

Bir duruşu olmalı insanın!

Sokak lambaları gibi dimdik, ışık vermeli dibine ve etrafına. Yine de ödün vermemeli mum misali kendinden. “Gurur” sözcüğünü “Onur” ile değiştirmeli lügatinden. Eğer kuralları hiçe sayıp kuralsız yaşamaksa idol, bir onurunu bir de şapkasını yanından ayırmamalı… Koltuğunun altına onurunu, başına şapkasını alıp “Eyvallah” diyebilmeli…

BODRUM

Nihayet, bahçeli bir evde oturma şansına sahip oldum.Her sabah kahvemi çiçeklerimle konuşarak içmek bana büyük bir mutluluk veriyor.Sardunyalarım,petunyalarım,hercai menekşelerim,karanfiller ve adını sayamadığım bir çok çiçeklerim.Bodrum gerçekten sihirli bir şehir,insana huzur ve mutluluk veriyor.Havasının temiz,henüz bozulmamış harika doğası ve bünyesinde barındırdığı eşsiz yabani bitkilerle adeta şifalı bir sahil kasabası.En büyük şansım ise şehir merkezine uzak olması.Mutluyum, mutlusun, mutlular.

İNSAN OLMAK

KADIN OLMAK;
Boyayla makyajla güzelleşmek değil, İç güzelliğini ortaya koyabilmektir,her erkekte bir parça bırakmak değil, bir erkekte bütün olabilmektir.
ERKEK OLMAK;
Hayatına birçok kadının girmesi değil,kaç kadını gerçekten sevdiğin ve onlara ne kadar dürüst olabildiğindir,Geniş omuzlara sahip olmaktan önce, o omuzlara yaslanacak kadar güven verdiğindir...
İNSAN OLMAK;
Kırılsanda kırmamak, almasanda vermek, üzülsende üzmemek, Tuttuğun eli bırakmamaktır...

NE ÇOK DENEDİM SENİ UNUTMAYI

Bir Bilsen Ne Çok Denedim Gecenin Koynuna
Sevdamı Bırakıp Gitmeyi ........
Bir bilsen ne çok denedim gecenin koynuna sevdamı bırakıp gitmeyi,
bir bebeği cami avlusuna bırakır gibi....
Yine de dayanamadım seni üvey yüreklere emanet etmek düşüncesine...
Kaç sefer düzenledim kendi içimde,
seni kalbimden atmak için..
Ama her gidiş aynı yöndeydi sana ulaşmak üzere...
Anladım ki gözlerim rehindi gözlerinde....
Aşkın zincirdi bileklerimde ve yüreğimde....
Oysa bir görüşlüktü yüzün yıllara yetecek kadar....
Bir dokunuşla erimek gibi imkansız,bir kıvılcımla tutuşuvermek gibi ani ;ve geçici saman alevi gibi...
Bakışlarımı kaldırmaya cesaret edememiştim hiç o son görüşü de yitirmemek adına....
Sen ise o son görüşü de yanına alıp gittin....
Ayrılığa gecikmiş mazeretler biçerken fark ettim bir yanımın uzun süredir
acımakta olduğunu...
Kendimle cenk ederken, matemi saplıyordum yeşermiş sevgilerin orta yerine....
Akacak gözyaşı olmuyorsun gözlerimde uzun zamandır.
Sanırım acıyı sen diye sevmeye başlamıştı kalbim ....
Artık isimsiz gidişlerinin dönüşünü beklemeye tahammülüm yok benim...
Sızımı bir kenara bırakıp yola düşmek zamanı geldi de geçiyor belli ki...
Şimdi siyahla kefenleyip derin kireç kuyularına atıyorum sana dair pembe düşlerimi...
......Ve senin virgüllerine meydan okuyup ,keskin bir nokta ile bitiriyorum hayatımda
“sen”le başlayan tüm cümleleri

İSTEKLERİM

İstediklerim aslında o kadar basit ki, belki de bana öyle geliyor. Yaşadığım sıkıntıları üstüne atmak değil derdim. Tam da tersi, bütün hepsini unutmak için sana koşmak istiyorum. Yangın yerine dönen şu kalbimi, aşkınla söndürmem gerek. Öyle uykusuzum ki gecelerdir, bilemezsin. Sensizliğin parçalayan ağırlığından olsa gerek, sürekli uyandığım huzursuz uykulardan, bedenim yorgun düşüyor. Sen gelsen, kafamı koyar koymaz dalıp gideceğim mutlu bir gecenin özlemini çekiyorum. Gittiğin her yerde izini sürerek, senin için delice, acınası bir hasretle ardından koşarak, hep bekleyerek, hep özleyerek geçiyor vakit. Ellerimizden kayıp giden şu zamanın geri dönüşü de yok üstelik, bundandır kavuşma telaşım.kalbimin sana ihtiyacı var.

HUYSUZ

Eve benim gibi bir huysuz az geldi,kızım tutturdu kedi diye.Kedimiz çok şirin bir o kadar da huysuz :) kucak sevmez,kafasına göre takılır,özgür ruh modundan çıkmaz.Televizyonda çizgi film izlerken kendinden geçer.O nun sayesinde evde sinek kalmadı,yakaladığı sineklerle önce oynar sonra da öldürür,önümüze bırakır.Evde en yüksek yere çıkar bize oradan bakar.İnsanlara yüksekten bakma huyumuz da yoktur ama kime çekti bu kedi bilmem ki.Laf aramızda huysuzun eve gelmesine en çok ben sevindim.Canım huysuzum iyi ki geldin

BAZEN

Bakışlarım bazen öyle boş ki,bazen hiç bir şeyi hissedemiyorum.Sanki tüm duygularım derinlere gömülmüş ve hiç çıkmayacakmış gibi.Ben nerede hata yaptım bilmiyorum.Eskiden beni mutlu eden neydi onu bile hatırlamıyorum artık. AŞK…Bu kelime içimde bir şeyler koparıyor sanki,paramparça oluyorum.Sonra o parçalar tekrar tekrar yeniden parçalanıyor.Bağırmak,haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazımda düğümleniyor.Susuyorum,sustukça korkularım daha da büyüyor içimde.Keşkelerime bir keşke daha eklemekten korkuyorum.Ama yine de ekliyorum. Bir taraftan da rahatla boşalt içini diyorum kendi kendime.Sonra da bu hayatı bile bile kendime karşı çekilmez hale getiriyorum,yeniden.Kimsenin duymadığından emin bir halde,kendime haykırmaya devam ediyorum…

*