Perşembe

SEBZELERİM

Sebze bahçemle uğraşmaktan,çiçeklerime eskisi gibi zaman ayıramadım.Neyse ki çiçeklerim yerlerini sevdiler de sorun olmadı.Galiba bu yaz sebzelerimi kendi bahçemden  yeme şansına sahip olacağım.Domates,patlıcan,biber,fasülye,patates,havuç,soğan,maydanoz ve dereotu,marul ve salatalık ektim.Fasülyeleri duvar dibine dikmem bahçeyi daha bir genişletti.Hepside büyümeye pek hevesli :)
Bahçemin sitedeki diğer bahçelerden daha büyük olması benim için büyük bir şans :)

Çarşamba

DAMAT ADAYIMIZ

Bunlarda hergün aynı saatte kendilerini yemeğe davet eden kediler.Yeşil gözlü kedi kızımızn peşinde ama huysuz şimdilik nazlanıyor :)
Bakalım fazla naz aşık usandıracakmı :))
Gözleri şaşı bakıyor ama çok şirin

Bunlarda anne ve oğlu

HUYSUZUN KOMİK MACERALARI

Huysuzla her günümüz ayrı bir macera,bir bakarsınız ağaç tepesinden inemez beni ağaçlarda dolaştırır.Bir bakarsınız pencere üstünden insanlara tepeden bakar.Bazen de dolap üstünde söylene söylene uyur.Huysuz ama tatlı bir kedi.Sahibinemi çekmiş ne :)
İnsanlara tepeden bakmak hariç tabii ben asla yapmam öyle şey.

Salı

BİR KUTUM OLSA


Bir kutum olsa içine unutmak istediklerimi koysam.
Unutmak istediğim anıları kişileri ilişkileri kokuları doldursam.
Unutmak istediğim başlangıçları
Kalbime sığmayanları hapsetsem.
Zaaflarımı zayıflıklarımı kurtulmak istediğim eksikliklerimi yerleştirsem.
Bir kez daha yaşamaktan korktuğum acıları doldursam.
Aldanmalarımı aldatılmalarımı
Kırgınlıklarımı
Bir daha incitmesini istemediğim kişileri...
Beni ben olmaktan çıkaran şartları
Yüreğimi acıtan kötülükleri
Hepsini evet hepsini doldursam

asla açılmayacak şekilde sımsıkı kilitlesem.
Ve saklasam sakladığım yeri de unutsam hiç hatırlamasam...

BİR EŞİ OLMALI İNSANIN !


Bakarken yüreğinin kabardığı,

Gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı…

Aşık olduğu bir eşi olmalı!

Sabah gözlerini açtığında,

yanında olduğunu görüp,

Şükürler etmeli Yaradana.

Koklamalı saçlarını Uyuyan eşine şefkatle bakıp,

Usulca dokunmalı yüzüne,

Bir eşi olmalı insanın!!!

Varlığını hissedebilmek için.

Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.

Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü…

Kramplar girmeli midesine,

Onsuzluk aklına geldikçe!

Bir eşi olmalı insanın!!!

Rüzgar onun kokusunu getirmeli,

Yağmur O’nun sesini.

Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.

Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.

Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.

Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.

Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.

Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.

Bir eşi olmalı insanın!!!

Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini,

Tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu…

Güven duymalı, herşeyiyle.

Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli,

Tüm düşüncelerinden arınmış olarak.

Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı…

Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da…

Bir eşi olmalı insanın!!!

Sabah yolcularken işine, içi acımalı,

Daha yollarken özlemeye başlamalı.

Seni şimdiden özledim!!!

Bir eşi olmalı insanın!!!

Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.

Gözleri yollarda kalmalı Ve kapıyı çalmadan açmalı…

SEVGİLİYE MEKTUP

Özlenen Sevgiliye Mektup!


Gittiğinden beri her şey değişti. Seni özlemenin de buruk bir tadı var. Uzun zaman dönersin diye beklemiştim ama artık vazgeçtim. Hayat devam ediyor ve ben yolumu çizmek zorundayım. Yine de bil ki, sen gelmiyorsun ya, eksiliyorum….



Özlenen Sevgiliye Mektup!

Büyük bir aşk hikayesinin baş kahramanlarıydık sanki. Son ana kadar birlikte olacağımızı sanmıştım. Hangimiz daha çok sevdi diye düşünmüyorum. İkimiz de sevmiştik, eminim. Ne kadere, ne sana söyleyecek kötü sözüm yok. Sen olmasan, kalbim bu kadar büyük bir aşkın lezzetini nasıl tadacaktı? Yaşattığın tüm duygular için teşekkür ederim.

Sevmek dediğin öğreniliyor. Yorucu ve uzun bir eğitim ama anladım ki, sevmek insanı büyütüyor. Acılardan geçmeden olgunlaşmıyor yürekler. Ayrılığın tek iyi yanı bu olmalı, keşfetmek! Kendinle yüzleşmeyi becerebilirsen, aşkın da, ayrılığın da öğretecekleri var.

Sen gittikten sonra uzun süre ne yapacağımı bilemedim. Sudan çıkmış balığa döndüm. Duvarların üstüme geldiği gece yarılarında,ağladım,ağladım... Sokaklar boyu yürüdüm. İnsanları seyrettim. Gülenler, hüzünlüler, sinirliler, hayat devam ediyordu.

Bir müddet savrulup durdum. Ne yapsam bana keyif vermiyordu. Kaç gece güneşi görmeden uyumadım. Sürekli düşünüyordum, seni, kendimi, ilişkimizi, hep bir yanım eksik kalıyordu. Televizyon seyredemez, kitap okuyamaz olmuştum. Aklımdan bir türlü çıkmıyordun.

Aklımdan ve kalbimden seni atmaya çalıştıkça, daha çok içine saplandığımı anladım. O yüzden, seni sevmeye devam ederek, tek başıma yaşamaya alışıyorum. “Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir” der ya Sezen Aksu; bence acıdan geçmeyen yürekler de çok eksiktir. Acılar büyütür, olgunlaştırır ruhları ve böyle öğrenir insanoğlu sevmeyi. Artık sensiz de yaşamayı öğrendim ama bil ki, tanıdığın bir yürekte çok özleniyorsun….

EVİM EVİM GÜZEL EVİM

Nihayet bahçemden fırsat bulup yazabiliyorum.Bahçemle uğraşmak bazı şeyleri unutturuyor insana.Diktiğim çiçekler,sebzeler büyüdükçe emeğinin boşa gitmediğini görmek güzel bir duygu.Akşamları yorgunluktan bitap düştüğümde bile yarın ki yapacağım işleri düşünürken,yorgunluğum gidiyor. Bahçemi ve evimi seviyorum.

Cuma

YAŞAYINCA ANLADIM


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.


Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş karşılıksız aşk, okuyarak,dinleyerek değil..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk peşinden neden yalınayak koştuğumu anladım..

Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğimi eline koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman

olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş,

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...



Can yücel

SEN SANA LAYIKSIN...

Sen Sana Layıksın---
Kendi hayatını başrolde yaşarken başkasının hayatında uvertür bir rol almak.... İnsan neden seçer ki böylesine tüketen bir varoluşu.

O ağladığın, sinirden yastıkları ısırdığın geceleri unutup dimdik, dipçik gibi durursun yine bu boş vermişliğin karşısında, sen de en az onun kadar boş vermiş bir tavır takınarak. Durursun da... be kadın bu gövde gösterisi kime? Bir kez olsun arkasına bakmadan çekip giden sen olamaz mısın? Sen hiç yok sayamaz mısın?

Neredeyse kendini harap edersin onun için. O iyi olsun, onun istediği olsun, onun morali yüksek kalsın, aman neşesi yerine gelsin, ah ayıp olmasın derken senden geriye neredeyse hiçbir şey kalmaz.

İnsan yanın hiçbir şey beklemeden yapar tüm bunları da, ego yanın umduğunu bulamadığında, ikisi çarpışır işte senin bedeninde. Sonra depremler, enkazlar… Sevdiğini kurtarırsın da kendince belki, ama sen boğulursun o derinlerde…

Peki neden boğulmayı seçersin?

Sevilmek uğruna mı? Ya da biraz olsun ilgi görebilmek? Özel olduğunu hissetmek? Ne kadar vazgeçilebilir olsan da, aslında göz nuru olduğunu görmek?

Kendine veremediğin, belki de kendinden esirgediğin her şeyi karşındakinden beklemek. Belki çocukluğundan kalma bir açlığı, bir açığı bugün doyurup kapatabileceğini sanma yanılgısı.

Ve bunun için gerekirse boğulursun da, onurunu da unutursun, hayatta duruşunu da değiştirirsin. Yeter ki sevildiğini bilesin. Yeter ki biraz ilgi göresin. En azıyla bile yetinir, kendini bu kadar muhtaç hissedersin. Kimseye çaktırmadığın zavallılığın içinde kendince gururlu bir ifade takınırsın. Nefessiz de kalırsın o küçücük an için, kurak da. Yavan da yaşarsın, yalan da…

Oysa sen de olmayanı kimse senin içine koyamaz ki. Bu sadece senin aldanışındır, senin kendini sevilmeye muhtaç sanışındır.

Oysa güzelsindir tüm çiçekler kadar, ve mutlaka sevilesi bir kalbin vardır başka kalpler tarafından. Ama çırpınmadan, telaşsız, gürültüsüz teslim olmalısın içindeki o saflığa. Önce kendini saymalı, dinlemeli, hoş tutmalı ve beslemelisin hayatla.

Bir bilsen huzurla bakan gözlerin evrenin her anını nasıl içine aldığını. Sakinliğin ve akışa teslim olmanın insanın için de nasıl da her şeyi dengeye oturttuğunu. Fethedilecek kalplerin yanı sıra senin de bir kalbin olduğunu…

Çünkü sen en çok da kendin tarafından sevilmeye layıksın…

ANILAR SECEREMİZDİR

İnsanlar doğar,büyür ve ölür.
Hayır! bu kadar kolay ve basit değil yaşamak.
İnsan, doğduğu andan,öldüğü  ana kadar milyonlarca duygusal ve fiziksel anı biriktirir.
Bunlar birleşir ve insanın kişiliğini oluşturur.Örneğin,çoğu psikolog kişisel buhranları ve depresyonları kişinin geçmişine bağlar.
Yani anılarına !
İyi anılardan iyi insanlar,kötü anılardan ise kötü insanlar çıkar.
İnsanın anıları seceresidir...Ya hep iyiye gider,ya da tam tersine...

*